Haber Türk’te yayınlanan Öteki Gündem programa katılan Yavuz Bahadıroğlu, 'Atatürk ve Din Politikaları'nı anlattı.
Haber Türk’te yayınlanan Öteki Gündem programa katılan Yavuz Bahadıroğlu, 'Atatürk ve Din Politikaları'nı anlattı. Atatürk'ün kendi din algısını Müslüman bir topluma dikte ettiğini söyleyen Bahadıroğlu, dönemin ders kitaplarından örnekler verdi.
“YAPTIĞIMIZ ATATÜRK’ÜN İMANINI SORGULAMAK DEĞİL…”
Kimsenin imanı kimseyi ilgilendirmez. Atatürk’ün de inanıp inanmaması beni ilgilendirmez. Bu, kişinin imanını sorgulamak değildir. Eğer o kişi devletin başında oturup kendi din algısını Müslüman bir topluma yaymaya, o toplumun çocuklarının zihnine ekmeye; iki dudağı arasından çıkan her sözün kanun sayıldığı bir dönemde kendi din algısını ders kitaplarına sokmaya çalışırsa sorun vadır.
“ATATÜRK’Ü KORUMA KANUNU BİR UCUBEDİR”
Hala bir koruma kanunu geçerli iken Atatürk hakkında konuşmak, yerleşik algının doğru olmadığını söylemek yeterince zor. Demokratik bir ülkede kişiyi koruma kanunu gibi bir ucube olmaz.
“BİR MİLLETİN ŞUURUNU TEPETAKLAK ETMEK…”
Bir milletin şuurunu tepetaklak etmek istiyorsanız iki önemli unsuru ile oynayacaksınız. Bir tanesi dildir, bir tanesi dindir, bir tanesi tarihtir. Döneme ait Tarih kitabının İslam tarihi bölümünde İslam’dan ve İslam Peygamberi’nden söz ederken ‘Hicaz Peygamberi’ ismini kullanmak mıdır doğru olan? Muhammed diye çıplak bir şekilde, asker arkadaşından bahseder gibi konuşmak mıdır? Muhammed’in karıları ifadesi kullanılabilir mi?
Bu yazılanları 14-15 yaşında çocuklar okuyacak. Peygamber algıları nasıl olur? Şahsi imanına karışmıyorum. Kişisel kaldığı sürece inançsızlara da saygı gösteririm. O kişi inançsızlığını propaganda da edebilir. Özel kitaplarla paylaşarak topluma sunabilir. Ama resmi kimliğiniz varsa, tek adamsanız ve bunu ders kitaplarına böyle yansıtıyor; Hz. İbrahim hakkındaki Kur’ani tanımlamaların kuşku verici olduğunu, gerçek olmayabileceğini yazdırıyorsanız o zaman sorun halini alır.
Mesela Kabe’nin nasıl yapıldığı Kur’an’da anlatılır. Fakat siz ders kitaplarında, bunun efsane olduğunu, Kabe’nin tavla zarına benzediği, adi taştan olduğunu yazdırıyorsanız bu sorundur. Bütün bunlar aşağılayıcı ifadelerdir.
"KABE TAVLA ZARINA BENZETİLDİ, HACER-UL ESVED’E EFSANE DENDİ”
Okuyorum “Kabe mikap, yani tavla zarı şeklindedir.” Mikap dediniz zaten. Bildiğimiz küp. Ayrıca tavla zarını örnek vermenin ne anlamı var?
“Kabe zar şeklinde, insan boyunda, dört duvardan ibaret, duvarlar harçsız, adi taştan yapılmıştır.” Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz. Perygamber Aleyhisselatu Vesselam ve daha bir çok peygamber o binanın inşaasına eteklerinde taş taşıyarak yardımcı oldular. Elleri değdi. Bunun yanısıra bir çok peygamber tavaf etti. Saygılı olmak gerekir. Mesela Hacer-ul Esved var. Hz. Ömer gibi dik duruşlu birinin "Biliyorum ki sen bir taşsın. Ne zarar, ne de fayda verirsin. Eğer ben, Rasûlullah'ın sana dokunduğunu görmeseydim, sana el sürmez/öpmezdim" dediği Hacer-ul Esved. Ama Peygamber Efendimiz hürmetine de saygı gösteriyorlardı. Burada Hacer-ul Esved’den de efsane diye söz ediyorlar.
“ÇOCUKLARIN KAFASINA DİN KONUSUNDA KUŞKU EKTİLER”
Yani yapılan, çocukların kafasına din konusunda, inandığı peygamber konusunda kuşku ekmek. Aklı erdiği andan itibaren Kabe’ye gitmenin çok iyi olacağını düşleyen ve para biriktirmeye çalışan insanların ekseriyeti teşkil ettiği bir topluma karşı, Kabe’yi tavla zarına benzetiyorsanız, adi taştan yapıldığını söylüyorsanız, Hacer-ul Esved’i inkar ediyorsanız siz din algınızı dayatmaya çalışıyorsunuzdur.
“KUR’AN’DA YAZILANLAR RİVAYETMİŞ GİBİ ANLATILDI”
Kabe’nin kutsiyetini Yahudi ananelerine (geleneklerine) atfetmişlerdir. “Arapların aralarında yayılan o ananeye göre İbrahim, karısı Hacer ile oğlu İsmail’i buraya getirmişti, zemzem de onlar için fışkırmıştı” Bunlar böyle rivayete dayanılarak anlatılan konular değil ki. İmani, Kur’ani konulardır bunların çoğu.
“HZ. MUHAMMED’E HİCAZ PEYGAMBERİ DEDİLER”
Daha beter bir nokta var. Bu kitaplarda Hz. Peygamber’e ‘Hicaz Peygamberi’ deniyor. Peygamber Kur’an’ı Kerim’de ‘ins ü cine gönderilmiş’ diye tanımlanır. O’nu Hicaz’a iteklerseniz kendinize yeni bir peygamber bulacaksınzı demektir. Ve bu noktada da bri takım çalışmalar yapılmadı değil. Yeni peygamber, yeni ilah, yeni ibadethane, yeni ezan, yeni amentü, yeni mevlit.
“BUNLARIN HEPSİ ATATÜRK’ÜN KENDİ GAZETESİNDE YAZILDI”
Şimdi ‘bunları Atatürk mü yazdı’ denecek. Bunların çoğu, şu saydığım şeyler. Atatürkü Atatürke Esselat’dan tutun da Atatürk Ekber’ine kadar yeni ezan uydurmuşlardır. Ve bunların hepsi Atatürk’ün değişik isimlerle yazılar yazdığı, izni olmadan tek harfin çıkmadığı kendi gazetesi Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde basıldı.