GÜNCEL

Çözüm Sürecinin üç muhatabı: HDP, Öcalan ve Kandil...

Çözüm Sürecinde iktidarın karşısında üç muhatap var. Bunlardan biri HDP, biri Öcalan ve bir diğeri de Kandil. 2013'ün ilk aylarında Ak Parti hükümeti tarafından başlatılan süreç boyunca yapılan onlarca açıklamanın ve atılan

4 Aralık 2014 Saat: 15:11
Çözüm Sürecinin üç muhatabı: HDP, Öcalan ve Kandil...
Çözüm Sürecinin üç muhatabı: HDP, Öcalan ve Kandil...

Ak Parti hükümetinin 30 yıldır devam eden terör sorununu ortadan kaldırmak için başlattığı Çözüm Sürecinde iktidarın üç ayaklı muhatabı olan Öcalan, HDP ve Kandil'den çoğunlukla birbirine muhalif sesler yükseliyor...

Son yaşanan Kobani olaylarında üç muhatabın da aldığı tavır akılları karıştırdı. Atılacak herhangi bir adımda karar mercii Öcalan olduğunda 'barış' söylemlerinin, HDP ve Kandil olduğundaysa 'savaş' seslerinin çıktığı görülüyor... Direksiyona Öcalan'ın geçtiği dönemlerin sükunet içerisinde ve sürecin ilerlemeye başladığı görülürken, kontrolün Kandil ya da HDP'ye geçmesi tam tersi bir etki doğuruyor. Hürhaber'in derlediği sürecin dönüm noktaları şu sonucu doğuruyor. Hükümetin dönem dönem Kürt siyasetine ceza amaçlı gittiği Öcalan'la görüşmeleri kısıtlama uygulamaları aslında muhataplar içerisindeki savaş sevdalısı grubun işine geliyor ve cezadan çok kan ve kin kusmak isteyenlerin işini kolaylaştırıyor... İşte o araştırmamız

21 MART 2013: ÖCALAN'DAN İLK MEKTUP

Abdullah Öcalan'ın sürece katkı sağlamak ve fikirlerini ulaştırmak adına yazdığı ilk mektubu 21 Mart 2013'te Nevruz kutlamalarında Pervin Buldan tarafından Kürtçe, Sırrı Süreyya Önder tarafındansa Türkçe okunmuştu. Üzerinden neredeyse iki yıl geçmiş olmasına rağmen hala konuştuğumuz 'silah bırakma' konusunda net tavrını mektubunda belirten Öcalan: "Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, inkar eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir " demişti.

Abdullah Öcalan Nevruz'da okunan bu mektubu ile biri Kandil'e biri de Avrupa'daki muhataplarına olmak üzere iki mektup daha göndermişti. Kandil'den Öcalan'a iletilen cevapta "Önderliğe ve kararlarına katıldıklarını fakat kaygılarının devam ettiği..." belirtilmıştı.

SÜRECİ ÖCALAN YÖNETİRKEN YAŞANANLAR...

Nisan 2013'te TBMM'de kurulan 'Çözüm Komisyonu'na BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken partisi adına destek vereceklerini duyurmuş; dönemin BDP'li isimlerinden Sırrı Süreyya Önder, Gülten Kışanak ve Selahattin Demirtaş yurdun dört bir yanında, katıldıkları programlarda, canlı yayınlarda ve grup toplantılarında 'Çözüm Sürecini' anlatmış; CHP ve MHP'nin destek vermedikleri gibi süreci eleştirmelerine sert tepki göstermişlerdi.

Haziran 2013'te sürecin birinci aşamasının bittiğini ve ikinci aşamasına geçildiğini belirten Demirtaş, asla bir tıkanma yaşanmadığını, ikinci aşamanın ilk resmi müzakerelerini de hükümet ile gerçekleştirdiklerini belirtmişti. 

KANDİL'DEKİ AYKIRI SESLER

PKK'nın Kandil'deki liderlerinden biri olan Cemil Bayık, Ekim 2013'te ilk aykırı tutumu sergileyen kişi olmuştu. Öcalan'ın 'müzakere aşamasına geçilmesi, heyetler oluşturulması, yasal adımların hızla atılması' önerilerini işaret eden Bayık, "Aslında süreç kalmamıştır. Öcalan, 'acaba çıkmamış candan süreci bir biçimde canlandırabilir miyim' düşüncesiyle son olarak üç öneri yapmıştır. Bu öneriler pratikleşmezse KCK bu durumu değerlendirir. Kürtlerin kendi kaderlerini AKP hükümetinin insafına bırakması düşünülemez" demişti.

O sıralarda, sürecin taraflarından biri olan hiçbir siyasetçinin olumsuz söylemleri bulunmazken Kandil'de yaşanan bu mütereddit durum kafaları karıştırmıştı.

Bayık bundan 11 gün sonra yaptığı bir başka açıklamasındaysa, Öcalan'dan bir açıklama gelmemesine rağmen, yapılan görüşmeleri eleştirmiş, bu görüşmelerde üçüncü bir tarafın bulunması gerektiğini dile getirmişti.

21 MART 2014: ÖCALAN'DAN İKİNCİ MEKTUP


Bir yıl sonraki Nevruz'da da okunmak üzere mektup gönderen ve bu seferki "Türkiye halkaları" vurgusu ile çok konuşulan Öcalan, "Bugün artık yeni bir Türkiye ’ye, yeni bir Ortadoğu’ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır... Irkçı, ayrımcı ve kan kokan söylemlere karşı bin yıllık kardeşliğiyle Türkiye halkları en büyük cevap olacaktır..." demişti.

İKİNCİ MEKTUP SONRASI OLUMLU ADIMLAR...

Öcalan'ın mektupları ve muhataplığında devam eden süreçte o sırada atılan olumlu adımlar ise şöyle:

1) Süreç'te ikinci aşamaya geçildiği, dönemin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay tarafından da açıklanmış, dağdan dönüşlerin hızlanması için yol haritaları geliştirmişti. 

2) Temmuz 2014'te 'Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi'yle ilgili kanun tasarısı, Meclis İçişleri Komisyonu'ndan geçmiş, TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilmesinin ardından da yasalaşmıştı.

3) Cumhurbaşkanlığı seçimlerininin olduğu sırada adaylığını koyan ve Türkiye'nin bir çok yerinde miting gerçekleştiren Selahattin Demirtaş o sırada verdiği olumlu demeçlerle hafızalara kazınmış; Kobani olayları sırasındaki kışkırtıcı söylemlerinden çok uzak bir tavır içerisinde, çözümün yasalaşmış olmasının çok önemli bir adım olduğunu ve memnuniyet duyduklarını belirtmişti.

KOBANİ KUŞATMASINDAN KSIA SÜRE SONRA...

Suriye'nin Kobani kentinin IŞİD tarafından kuşatılması sonucu Türkiye'nin bölgeden kaçan herkesi kabul etmesi sonrası 1 Ekim günü Başbakan Davutoğlu ile bir araya gelen Demirtaş, görüşmeyi genel olarak olumlu bulduğunu belirtmiş, "IŞİD'in bölgeden atılması için yapılması gerekenler konuşuldu. Başbakan'ın bu konudaki tutumu olumludur. Kobanililer'e sınırların açılması konusunda Başbakan'a teşekkürlerimizi ilettik. Biz, HDP olarak parlamento içinde, dışında elimizden gelen bütün gayreti göstereceğiz, çözüm sürecinin başarıya ulaşması için desteğimizi sunmaya devam edeceğiz" demişti.

6-7-8 EKİM KOBANİ OLAYLARI VE HDP MİLLETVEKİLLERİNİN SÖYLEMLERİ

Kobani kuşatması devam ederken başlayan protesto gösterileri bir süre sonra hız kazandı ve Demirtaş başta olmak üzere HDP milletvekillerinin tamamının destek verdiği eylemler halini aldı.

- Süreç bitmiştir propagandaları

Türkiye'nin Kobani'ye destek için Peşmerge'ye geçiş izni vermesi ve milyonlarca mülteciyi kabul etmesine rağmen HDP milletvekillerince IŞİD ile işbirliği yaptığı iddiaları gündemde tutulmaya çalışıldı. Söylemleri gittike sertleşen HDP milletvekillerinden önce Selahattin Demirtaş sürecin donduğunu söylemiş (5 Ekim) , ardından "Kobani düşmemiştir.Kobani düşerse çözüm süreci biter" sözleri ile HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan (7 Ekim) süreci bir "şantaj malzemesi" haline getiren ilk isim olmuştu. 

- "Türkiye IŞİD'e destek veriyor" iddiası

Türkiye genelinde devam eden şiddet olayları sırasında tansiyonu yükselten bir başka açıklama da Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak'tan gelmişti. Kışanak: "Suriye sorunu yaşandığından beri Türkiye oradaki Kürtlerin ekseni üzerine planlar yaptı. Cihatçı radikal gruplar Türkiye’yi arka bahçe olarak kullandılar. Bunlar; insan silah ve para gibi her türlü ihtiyaçlarını Türkiye üzerinden karşıladı. Ancak, oradaki Kürtlere başından beri ambargo uygulandı. İnsani yardımlar bile çok zor koşullarda gönderilemeye çalışıldı. Kobani sürecinde Türkiye’deki çözüm süreci bir kalp krizi geçirdi" demiş, Türkiye'nin Kobani'ye destek için yaptıklarını görmezden gelmişti.

OLAYLARIN BİLANÇOSU

6 Ekim'de Demirtaş'ın ve HDP'nin "Sokağa çıkın!" çağrısıyla başlayan ve PKK'nın provokasyonuyla terör eylemine dönüşen protestolarda üç gün içerisinde Diyarbakır’da 10, Mardin’da 5, Siirt’te 3, Van, Muş, Batman, İstanbul ve Adana’da birer kişi olmak üzere toplam 23 kişi öldürülmüş; ölenlerin 4'ü linç edilmiş, 3'ü yakılmış ve 2'si çatıdan atılmıştı.

Olaylar sırasında 212 okul binası, 67 emniyet binası, 25 kaymakamlık binası, 29 parti binası, çocuk yuvaları, Kızılay kan merkezleri, belediye binalarının aralarında olduğu 780 bina, bütün toplam olarak da 1113 bina yakılmış veya tahrip edilmişti. Şiddet eylemlerinde özel araçlar, belediye araçları, ambulanslar ve polis araçları yakılmış ve toplamda 1177 araç kullanılamaz hale getirilmişti.

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑