ABD Başkanı Obama, ‘Erdoğan’a medyaya yönelik müdahale tedirgin edici’ dediğini iddia etti. Ancak bunun yalan olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı: Bana böyle bir şey söylemedi! Söyleseydi, cevabını alırdı...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Amerika'da da ilgi odağı oldu. Devlet başkanları, başbakanlar, dünyanın en büyük şirketlerinin CEO'ları Erdoğan'la görüşmek için sıraya girdi. Erdoğan'la bire bir görüşenlerden biri de ABD Başkanı Barack Obama'ydı. Ancak Obama, yardımcısı Joe Biden gibi gerçekte olmayanları, varmış gibi gösterdi. Obama, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, birçok kez demokratik yollarla göreve geldiğinden şüphemizyok ancak medyaya yönelik müdahale tedirgin edici. Bunu Erdoğan'la görüşmemizde de söyledi" dedi. Ancak bunun yalan olduğu hemen ortaya çıktı.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın beraberindeki gazetecilere açıklamaları şöyle: Obama, sizinle birçok alanda verimli ortaklıkları olduğuna değindikten sonra basın özgürlüğü ve demokrasi konularında eleştirilerini dile getirdi. Değerlendirmeniz?
Değerli arkadaşlar, gıyabımda o tür bir açıklama yapıldığını duyunca üzüldüm. Ama şunu söyleyeyim. Sayın Obama'yla görüşmemizde sorduğunuz konular gündeme gelmedi. Bana o türden bir şey söylenmiş değil. Kaldı ki bizler, basın üzerinden konuşmak yerine, karşılıklı konuşmanın daha faydalı olacağını da konuşmuştuk. Brookings'teki konuşmamda da belirttiğim gibi eleştiri ile hakareti birbirinden ayırmak lazım. Burada kanaat önderleriyle buluşmamda, kendilerine bunu örneklerle izah ettim. Türkiye'deki bazı gazetelerde, Cumhurbaşkanı için 'katil, hırsız' biçiminde manşetler atılıyor. Başlıklarda tehditler savruluyor. Bu hakaretleri yapan gazeteler ve dergiler, halen yayınlanıyor. Türkiye'de iddia ettikleri türden bir diktatörlük olsa, o tür yayınlar nasıl yapılabilir? Daha geçenlerde Obama'yı faceebook üzerinden tehdit eden biri tutuklandı. Merkel'e de biri benzer bir şey yaptı, yine ceza aldı. ABD yasaları başkana tehdidi 5 yıla kadar hapisle, yüklü tazminatla cezalandırıyor. Hakaret veya tehdit nedeniyle cezalandırma örnekleri, Almanya, Fransa, Hollanda gibi ülkelerden de verilebilir. Hakaret ve tehdit, basın özgürlüğü ya da eleştiri diye değerlendirilemez. Obama, görüşmemizde bu konuları gündeme getirmiş olsaydı, tüm bu örnekleri önüne koyardım. ABD yönetimi kendi ülkesindeki bariz olaylara rağmen benzeri örneklerde niçin Türkiye'ye karşı ısrarla basın ve ifade özgürlüğü konusunu bir baskı unsuru olarak kullanıyor?
Bu salonda sizden önce kendileriyle bir araya geldiğim kanaat önderleriyle de Brookings Enstitüsü'nde yaptığım üzere, Adalet Bakanlığımızın açıklamasını paylaştım. Dinlediklerinde, aslında söyleyecek sözleri kalmıyor. Ama dediklerinden farklı bir söz de söyleyemiyorlar.
'Ülkenin cumhurbaşkanı bunların çoğunun terörle bağlantılı olduğunu açıklıyor, peki bu durumda biz neyi savunuyoruz' diyemiyorlar. Üst akıl dediğim olay da bu zaten. Üst akıl, Türkiye üzerinde oyun oynuyor.
Türkiye'yi bölmek, parçalamak güçleri yeterse yutabilmek. Son olarak Diyarbakır'da 7 kardeşimiz şehit oldu. Ama burada konuştuklarımızdan Türkiye'deki terör saldırılarına değinenler sadece bir iki kişi. Lahor'a değinen de sadece bir kişi oldu. Diğerlerinin tümü sadece Paris ve Brüksel'deki saldırıları konuşmakla yetiniyor. Bu kabul edilemez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD seferinde, Genel Yayın Yönetmenimiz Ergün Diler ve yazarımız Ekrem Kızıltaş da yer aldı. Belçika örneği ortada...
Belçika'daki son olay öncesinde, 'Bu adam teröristtir' diye uyarmışız. Ama onlar serbest bırakmış. Sonra da saldırı yaşanmış. Hakeza, Özdemir Sabancı'nın katillerinden Fehriye Erdal'ın Belçika'dan iadesini istiyoruz yıllardır vermiyorlar.
Elini kolunu sallaya sallaya serbetçe dolaşabildiği, geçenlerde bir haber kanalı tarafından da görüntülendi. Terör konusunda gereği yapılmazsa elbette bedel ödenir. Washington'daki zirvede, nükleer terör riskinden de bahsedildi; teröristlerin eline nükleer ürünlerin geçmesinden söz edildi. Tahsilli adamdan terörist olmaz yaklaşımı da doğru değil. Nitekim üniversitelerde de terör mensupları yok mu, var, kendi kendimizi aldatmayalım. PYD, YPG konusunda ABD Türkiye'nin bakışında farklılık var. Son durum nasıl?
İlk zamanlara kıyasla daha iyi bir noktadayız. Obama, Kerry, Biden ile yaptığımız görüşmelerde Türkiye'nin güneyinde PYD/YPG yapılanmasına izin vermeyeceğimizi söyledik. O bölgede DAİŞ'le mücadele için ABD'ye 1800 isim verdik, 600 isim daha vereceğiz.
Bunlar yetişmiş insanlar; bir kısmı Arap bir kısmı Türkmen. Bu insanlar şu anda mücadele için her şeye hazırlar. Dolayısıyla ABD'nin artık bahanesi söz konusu olamaz. O bölgede farklı bir yapılanmaya tevessül eden olursa kararlılığımız bellidir. Obama ile konuşurken, uçuşa yasak, güvenli bölge gündeme geldi mi?
Geldi. Bu konuyu Merkel'e de açtığımı söyledim. Ne var ki damağa değecek bir şey varsa hiçbiri buna yanaşmıyor. Bir 3 milyar Avro, daha sonra bir 3 milyar Avro daha denildi. Peki geldi mi? Gelmedi. Mesela 2,5 milyonluk nüfusa sahip olan Musul'a DAİŞ 5 bin kişiyle hükmediyor.Bizler, 5 bin DAİŞ'liyi halledemiyor muyuz? Bunu Obama'ya söyledim. Yeter ki onlara güç verelim, destek verelim. Türkiye'nin Musul'u kurtarma harekatına katılması söz konusu mu?
Başika ile Musul'un arası 30 40 kilometre. Başika için bizi koruyor diyor oradaki kardeşlerimiz.
Musul'dan Başika'ya saldırıyı yaptı DAİŞ onun üzerine bu adımlar atıldı. Paralel yapının başı ABD'de yaşıyor. Bu mevzu gündeme geldi mi?
Bu akşam kanaat önderleriyle konuşurken gündeme getirdim. Sayın Obama'yla görüşmemde gündeme getirmedim. Daha önce birkaç kez söylediğim için tekrar söylemeye gerek görmedim. Arkadaşlarımız, Kerry ve Biden'a müteaddit defalar söylediler de zaten. İsrail'le ilişkilerin normalleşmesi ne zaman gerçekleşir?
Taksim'deki olay insani ve vicdanı bir olaydır. Bizim bundan dolayı bir başsağlığı dileğimiz oldu. Bu çerçevede gerek ülkemizdeki Musevilerin hahambaşı olan Hahambaşı Haleva, gerek Yahudi Cemaatinin başı olan İbrahimzade ile görüştüm, başsağlığı dileğini ilettim. İsrail Cumhurbaşkanına yazılı bir taziye mesajı göndermiştim. Kendileri telefonla döndüler, o görüşme o şekilde gerçekleşti. Telefon görüşmesinde, İsrail'le ilişkiler konusundaki üç şartı hatırlattım. Filistin'de Gazze'de ciddi elektirik sıkıntısı var, bunun giderilmesine müsaade edilmeli. Görüldüğü kadarıyla olumlu yaklaşıyorlar. Türkiye-Rusya ilişkilerde son durum nedir?
Temenni ederiz ki bahsettiğiniz türden yumuşamalar olur ve aramızdaki sıkıntıları aşarız. Rusya, Washington'daki Nükleer Güvenlik Zirvesi'ne alt düzeyde bir temsilci bile göndermedi. Bu yıl anayasa referandumu olur mu?
Hükümetin bu noktada yapıtğı çalışmaları biz de takip ediyoruz. İktidar partisinin yeterli vekil sayısı yok. Ancak gizli oylama söz konusu olabileceği için temennimiz 330'un yakalanabilmesidir. Genelkurmay Başkanlığı, bir takım iddialar üzerine, paralel sızmalara asla izin verilmeyeceğini açıkladı. Bu konudaki değerlendirmeniz?
Türk Silahlı Kuvvetleri en güzel cevabı vermiş. İlave söze gerek yok!
İŞTE İSLAM MEDENİYETİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Maryland'da inşa edilen Türk-Amerikan Kültür ve Medeniyet Merkezi'nin resmi açılışını yaptı. Dünyada ve ABD'de Müslümanlar'a karşı önyargının yükselişte olduğunu belirterek, "Çok ilginç. ABD'de başkanlık yarışında bazı adayların bu görüşleri savunuyor olmasını hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum. Sayın Başkan Obama'nın dediği gibi ABD'deki Müslüman toplum, Amerikalılık veya Müslümanlık arasında bir seçime zorlanamaz" dedi. Erdoğan, öğle namazını da kıldığı ABD'nin çifte minareli ilk camisinden, dünyaya mesaj gönderdi: Müslümanları terörist olarak suçlayanları hayretle ve şaşkınlıkla izliyorum.
SANCAR'A ÖZEL İLGİ
Erdoğan Washington Büyükelçili ği konutunda Nobel ödüllü Türk Prof. Aziz Sancar, Madeleine Albright, William Cohen, Colin Powell, James Jones'un da aralarında bulunduğu 25 kanaat önderi ile bir araya geldi. Erdoğan, özel ilgi gösterdiği Sancar'la birlikte camiyi de gezdi.