GÜNCEL

İbrahim Kalın: İdlib'de Türkiye ve Ruslar yer alacak

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın "İdlib'de Türk ve Rus askeri konuşlanabilir"açıklaması yaptı. ABD'nin silah güvencesi için de konuşan kalın "Bu bizim için yeterli değil" dedi.

22 Haziran 2017 Saat: 20:31
İbrahim Kalın: İdlib'de Türkiye ve Ruslar yer alacak
İbrahim Kalın: İdlib'de Türkiye ve Ruslar yer alacak

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı muhabirleri ile bir araya geldiği toplantıda Gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı. Kalın, "İdlib'e Türk ve Rus askeri konuşlanabilir" dedi. Kalın, çatışmasızlık bölgeleriyle ilgili Türkiye, Rusya ve İran  arasında bir mekanizma kurulduğunu, bir çalışma grubunun bulunduğunu belirterek,  şu değerlendirmelerde bulundu:  "Geçen hafta (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in Suriye Özel  Temsilcisi (Aleksandır)  Lavrentiev buradaydı. Biz de onunla oturduk detaylı bir  şekilde konuştuk. Şimdi teknik heyetler bu çatışmasızlık bölgelerinin lojistiğini  tartışıyorlar. 'Tampon bölge' tabiri teknik olarak doğru olmaz. Ama rejim  güçleriyle muhalif güçlerin arasında konuşlandırılacak güçlerin kimlerden  oluşacağı, sayısının ne olacağı, mekanizmalarının ne olacağı konusunda şu anda o  heyetler çalışmalarını sürdürüyor. Temmuz başında yapılacak Astana toplantısında da bunun belirli bir  noktaya gelmesini bekliyoruz. Muhtemelen İdlib bölgesinde ağırlıklı olarak bizler  ve Ruslar, Şam etrafında ağırlıklı olarak Rusya-İran, güneyde Deraa bölgesinde  Ürdün'ün ve Amerikalıların içinde yer alacağı bir mekanizma üzerinde çalışılıyor.  Hatta Rusların bir önerisi var; Belki Kırgızlar, Kazaklar belirli sayılarda güç gönderebilirler. Bu görev gücü içerisinde onlar da yer alabilir."

Bu mekanizmanın birinci amacının, ateşkesi daha yapısal hale getirmek  olduğunu dile getiren Kalın, bu güçler oralarda bulunduğu zaman çatışma  ihtimalini minimize etme imkanının olacağını söyledi.

HARİTALARA BAKILIYOR

Kalın, bunun çok detaylı bir çalışma gerektirdiğini, haritalara  bakıldığını, kimin nereden gireceğini, kaç askerin nerede olacağının  konuşulduğunu anlatarak, "Yani 300 asker mi, 500 asker mi lazım mesela? İdlib'in  şu anda bir milyondan fazla nüfusu var. Buraya ne kadarlık bir güç konuşlandırılması gerekeceğini şu anda askerler müzakere ediyor. Temmuzdaki  Astana toplantısına kadar bunun daha somut bir şekil almasını bekliyoruz" dedi.

 KATAR KRİZİ 

 Dış politikaya ilişkin görüşlerini de paylaşan Kalın, Katar ile bazı  Arap ülkeleri arasındaki krizin sıcaklığını koruduğuna işaret etti.Bölgedeki bir diğer gelişmenin de Suudi arabistan Kralı Selman bin  Abdülaziz'in oğlu vekil veliaht Muhammed bin Selman'ı veliaht prens olarak  ataması olduğunu vurgulayan Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Veliaht Prens  Muhammed bin Selman ile hem de Kral Selman bin ABDülaziz ile birer telefon  görüşmesi yaptığını anımsattı. Erdoğan'ın tebriklerini ve başarı dileklerini ilettiğini aktaran  Kalın, "Hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de Kral Selman, Türk-Suud ilişkilerinin  bundan sonra güçlenerek devam edeceğinin altını çizdi. Muhammed bin Selman da bu  yönde tam bir kararlılık içerisinde çalışmalara devam edeceklerini ifade  ettiler." diye konuştu.  Kalın, Muhammed bin Selman ile iyi ilişkileri bulunduğunu ve düzenli  olarak görüştüklerini belirterek, Muhammed bin Selman ile görüşerek tebriklerini  ve başarı dileklerini ilettiğini ifade etti. Kalın, şöyle devam etti: "Biz özellikle Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin geliştirilmesi  noktasında bu atamanın inşallah hayırlara vesile olmasını diliyoruz. Tabii  Körfez'in en büyük ve en güçlü ülkesi, İslam dünyasının ise en büyük ülkelerinden  birisi olarak Suudi Arabistan'ın Katar'la yaşanan gerilimin düşürülmesi ve krize  barışçıl bir çözüm bulunması noktasında oynayacağı önemli bir rol var. Görüşmede  bunun da altı çizildi. Katar konusunda yapıcı bir tutum içerisinde olduk. Bize  düşen görevler söz konusu olduğunda gerekli adımları atacağımızı ifade ettik."

  'TALEPLERİ BİZ DE TAKİP EDECEĞİZ'

 ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, özellikle teröre  destek suçlamasının delillerle temellendirilmesi gerektiğinin altının çizildiğini  anımsatan Kalın, şu değerlendirmelerde bulundu: "Biz de aslında baştan beri hep bu noktanın üzerinde durduk. Yani  teröre destek iddiası çok ciddi bir iddiadır. Bunun mutlaka temellendirilmesi  gerekir. Katar da haklı olarak, böyle bir suçlamayla karşı karşıya kalan herhangi  bir ülkenin yapacağı gibi, 'Deliller nedir, somut veriler nedir? Bunları bizimle  paylaşın' dedi. Şimdi Katar tarafına Kuveyt üzerinden bir liste ulaştırılacak.  Burada, somut talepler ve Katar'ın yapması gereken olacak. Ağırlıklı olarak Suudi  Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır olmak üzere dört ülkenin  taleplerini ileteceklerini ifade ettiler. Muhtemelen önümüzdeki birkaç gün  içerisinde bu talep listesi Katar tarafına iletilecek. Tabii biz de takip  edeceğiz. Somut olarak taleplerin ne olduğunu biz de takip edeceğiz,  değerlendireceğiz."  Kalın, körfez ülkeleri arasında saygın bir yere sahip olan ve  arabuluculuk misyonuyla hareket eden Kuveyt Emiri Şeyh Sabah'ın süreç içerisinde  yapıcı bir rolü olduğunu belirtti. Kalın, Şeyh Sabah'ın 2014'te Katar'la Körfez  ülkeleri arasında yaşanan krizde de önemli bir rol oynadığını hatırlattı.

ABD'NİN SİLAH GÜVENCESİ YETERLİ DEĞİL 

 Kalın, ABD'nin, PYD-YPG terör örgütüne yönelik desteği ve Türkiye ile  bilgi paylaşımı hakkındaki bir soru üzerine ise şu değerlendirmelerde bulundu:  "Şu anda onunla ilgili Genelkurmay ve Milli Savunma Bakanlığımız  arasında bir mekanizma işletiliyor. Bizim Washington seyahatimizde 'somut olarak  size bu verileri ileteceğiz, böylece PYD'ye verilen silahlar Türkiye'ye karşı  kullanılmayacak' dediler. Tabii bu bizim için yeterli bir durum değil, yani bu  asıl meseleyi çözmüyor. Amerikalıların, Türkiye'ye yönelik tehditler söz konusu  olduğunda bunun minimize edilmesi noktasında bir önerileri bu. Biz bunu yeterli  görmüyoruz tabii. Çünkü baştan beri biz YPG'ye, PYD'ye bu şekilde silah ve destek  verilmesini doğru bulmadığımızı ifade ettik, ediyoruz. PYD-YPG varsa biz o operasyonda yokuz. Tamam, buyursunlar yapsınlar  ama Türkiye'ye dönük bir tehdit, bir risk söz konusu olduğunda da Türkiye bu  konuda ulusal çıkarlarını korumak için gerekli adımları atar. Bunun için de  kimseden izin almaz. O konuda bizim tavrımız çok net."  İbrahim Kalın, Amerika'nın, Obama döneminde başlattığı ve şimdi  Trump'la devam eden bu politikasının sadece Türkiye açısından değil, Suriye'nin  geleceği açısından da çok ciddi riskler barındırdığını kaydetti.

ABD-RUSYA GERİLİM: KAYGI VERİCİ

ABD-Rusya arasında yaşanan gerilim ve bu durumun yeni bölgesel riskler oluşturup oluşturmadığına yönelik bir soru üzerine Kalın, Ruslar ve Amerikalılar  arasında uçuşlar konusunda bir koordinasyon mekanizması bulunduğunu ve bunun amacının da Rus ve Amerikan uçaklarının operasyon yaparken birbirleriyle karşı  karşıya gelmemeleri olduğunu anımsattı. Rusya'nın, Amerika'nın Suriye uçağını  düşürmesinin ardından bu mekanizmanın durdurulduğunu ilan ettiğini belirten  Kalın, "Daha önce de Rusya ile Amerika arasında bu tür gerilimler oldu. Ama o  mekanizmaların işletilmesi gerekiyor. Aksi halde başka riskler doğabilir, kazalar  olabilir. Kim nerede uçuyor, kim kimin sahasında gibi konulara dikkat edilmezse  çok ciddi riskler olabilir. Suriye savaşının geldiği noktayı göstermesi açısından  kaygı verici bir durum bu. Bu savaş sürdüğü müddetçe bu sorunlar büyüyerek devam edecek." diye konuştu.

G 20 ZİRVESİ

 Ramazan Bayramı'ndan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 7-8  Temmuz'da G20 zirvesi için Almanya'ya gideceğini hatırlatan Kalın, yoğun bir G20  gündeminin kendilerini beklediğini söyledi. Kalın, küresel ekonomi, finans sisteminin güçlendirilmesi, dijital  teknolojiler, iklim değişikliği, kadınların ekonomiye katılımı ve 2030  sürdürülebilir kalkınma hedefleri gibi başlıkların G20'nin ana gündem maddelerini  oluşturacağını belirtti.  Bununla ilgili Erdoğan'ın konuşmalarının, zirve marjında yapacağı  ikili görüşmelerinin olacağı bilgisini paylaşan Kalın, "Bunlardan bir tanesi  konusunda Kral Selman ile mutabık kaldılar. Orada da Kral Selman'la bir görüşmesi  olacak. Şu anda onun programı üzerinde çalışılıyor" dedi.    Kalın, Erdoğan'ın Antalya'daki G20 zirvesinde gündeme getirdiği, daha  sonra Çin'de de gündem olan "küresel terörle mücadele" konusunun bulunduğunu  hatırlattı. Bu konunun devam edeceğini kaydeden Kalın, "Biz yine bu konuda  gerekli müdahaleleri ve katkıları yapmaya devam edeceğiz. Zira terör, mülteci  krizi gibi diğer konular sıcaklığını muhafaza ediyor. Küresel boyutta hem bölge  siyasetini hem diğer ülkeleri etkilemeye devam ediyor." değerlendirmesinde  bulundu.

  AB İLE İLİŞKİLER: HAHN'IN ZİYARETİ ÖNEMLİ 

 Kalın, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine de değinerek 25 Mayıs'ta  Brüksel'de yapılan görüşmelerin pozitif bir ortamda gerçekleştiğini belirterek  şöyle devam etti: "Amacımız son 3-4 aydır oluşan havayı değiştirmek, iklimi daha pozitif  hale getirmek ve bu çerçevede Türkiye'nin, AB üyelik sürecinde atılacak adımları  daha sağlam, sağlıklı, kolay bir şekilde atmak. Bununla ilgili de temmuz ayının  başında Genişlemeden Sorumlu Komiser Johannes Hahn'ın bir Türkiye ziyareti  olacak.    Özellikle Avrupa Birliği Bakanımız Ömer Çelik ve Dışişleri Bakanımız  Mevlüt Çavuşoğlu temaslarına devam ediyor. Türkiye'nin, AB üyeliği konusunda  kararlılığı tam. O konuda herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Fakat bu  ilişkinin karşılıklı çıkar ve saygı esasına dayalı olması gerekiyor. Bazı AB  üyesi ülkelerin Türkiye'ye yönelik ön yargılı yaklaşımlarını elbette kabul  etmemiz mümkün değil."

İbrahim Kalın, çok sayıda Avrupalı liderin 15 Temmuz darbesinin  boyutlarını tam olarak kavrayamadığını, erken reaksiyon vermediklerini, bu  süreçte Türkiye'nin yanında güçlü bir şekilde durmadıklarını kendileriyle yapılan  özel görüşmelerinde ifade ettiklerini aktardı.  Darbe sonrasında Türkiye'de alınan birtakım tedbirler, OHAL gibi  konularda da eksik değerlendirmelerin bulunduğunu vurgulayan Kalın, "Biz bu  konuyu da onların gündemlerine getirmeye devam edeceğiz. Orada bir yeni sayfa  açılması, özellikle referandum sürecinde yaşananların artık geride bırakılması  konusunda genel bir mutabakatın olduğunu gördük. Bu memnuniyet verici bir durum.  Konuyla ilgili de çalışmalarımız devam edecek." diye konuştu.

TEKNİK ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR 

 Kalın, Suriye, Irak ve diğer konulara da değinerek Suriye konusunda  özellikle hem Astana hem Cenevre sürecinin devam ettiğini söyledi. Bir sonraki  Astana toplantısının temmuz ayının başında yapılacağını anımsatan Kalın, daha  sonra ise Cenevre toplantılarının olacağını dile getirdi. Baştan beri bunların "birbirine alternatif değil, birbirini  tamamlayıcı" nitelikte olduğunu söylediklerini belirten Kalın, Astana sürecinin  başında bazı ülkeler nezdinde tereddütlerin bulunduğunu ifade etti.  Kalın, sürecin yürüyüp yürümeyeceği, Cenevre'ye alternatif olup  olamayacağının konuşulduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama geldiğimiz noktada yaklaşık 6-7 aylık sürede sürecin bazı somut  neticelerini gördük. Mesela aralık ayı sonunda hayata geçirilen ateşkes,  ihlallere rağmen çatışmaları nispeten asgariye indirdi. Şu anda da bildiğiniz  gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın 3 Mayıs'ta Soçi'ye yaptığı ziyarette  kararlaştırılan bir 'çatışmasızlık bölgeleri oluşturulması ve bunun  mekanizmalarının kurulması' kararı var. Bununla ilgili teknik çalışmalar devam  ediyor.  Bildiğiniz gibi dört ana çatışmasızlık bölgesi belirlendi. Buralara  kim, nasıl konuşlanacak? Oradaki asayişi nasıl sağlayacak? Süreci kim, nasıl  izleyecek? Bununla ilgili Türk, Rus ve İranlı yetkililer arasındaki müzakereler  yoğun bir şekilde devam ediyor. Biz umutluyuz."   İbrahim Kalın, bu iki sürecin bir arada yürümesinin, en azından  çatışmaların durdurulması, insani yardımların ulaştırılması ve siyasi sürecin  hızlandırılması noktasında önemli katkılar sağlayacağına dikkati çekti.

'İNSANİ DRAM DERİNLEŞEREK DEVAM EDİYOR'

 Suriye'nin giderek derinleşen, kronik hale gelen bir mesele olduğuna  işaret eden Kalın, işin askeri-siyasi boyutu bir tarafa insani dramının her gün  daha da derinleşerek devam ettiğini kaydetti. Kalın, dünyanın zengin, gelişmiş ülkeleri açısından ahlaki ve vicdani  anlamda pek övünebilecekleri bir tablonun olmadığını vurguladı. "Mülteci krizi" konusunda özellikle Avrupa ülkelerinin takındığı tavra  işaret eden Kalın, " 'Aman bize gelmesinler, bulundukları yerlerde kalsınlar,  başka ülkelere gitsinler, böylece mülteci meselesinden en azından biz kurtulmuş  olalım' yaklaşımı tabii çok palyatif bir yaklaşım" dedi.   Kalın, terörle mücadele konusunda da çifte standart, ikiyüzlü  yaklaşımın olduğu belirtti.

 DEAŞ ile PKK terörü arasında yapılan ayrıma işaret eden Kalın, şunları  kaydetti:  "Terör tanımı açısından baktığınız zaman ikisi arasında hiçbir fark  yok. Ama temel fark PKK terörünün Türkiye'yi hedef alması, DEAŞ terörünün ise  diğer ülkeleri de hedef alması. Yani DEAŞ söz konusu olduğunda uluslararası  koalisyonların kurulduğunu, bütün imkanların seferber edildiğini görüyoruz. Ama  PKK terörü söz konusu olduğunda 'bu Türkiye'nin kendi meselesi' noktasına  gelindiğini müşahede ettik. Hatta daha da ilerisi.  YPG-PYD üzerinden 'PKK terörünün aklanması, meşrulaştırılması' gibi  bir süreci de yaşadık. Bu yeni bir şey değil, yıllardır devam ediyor. Eğer bu  yaklaşım değişmezse bundan sonraki yıllarda da terörle bu şekilde baş etmek  zorunda kalacağız."

 TÜRKİYE’NİN KATAR ÜSSÜ

Türkiye'nin Katar'da askeri üs kurmasına yönelik çalışmalara dair soru üzerine Kalın, askeri üsse ilişkin takvimin Genelkurmay Başkanlığının  oluşturduğunu ve bu plan çerçevesinde peyderpey hayata geçeceğini söyledi. İbrahim Kalın, Katar ile yapılan anlaşmanın yeni olmadığına ve 2016'da  imzalandığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:"Hep altını çizdik, tekrar vurgulamakta fayda görüyorum, bu üssün  amacı herhangi bir üçüncü ülkeye karşı tehdit veya risk oluşturmak değil. Biz  Körfez bölgesinin tamamının güvenliği için bunu yapıyoruz. Bir de açıkçası  Türkiye'de veya bölgede 'Türk üssünün bölgede ne işi var?' diyenlere de başka  ülkelerin Katar başta olmak üzere, birçok Körfez ülkesinde çok ciddi üsleri var.  Yani Amerika'nın orada ciddi bir üssü, 9 bin küsur askeri var. BAE'de, Kuveyt'te  var. Teknik olarak Suudi Arabistan'da yok ama o civarda bir askeri mevcudiyet söz  konusu. İngiltere'nin, Fransa'nın var. Dolayısıyla bu ilk defa olan bir şey  değil. Başka ülkelerin yaptığı şeyler, Türkiye yapınca niye böyle büyük bir  mesele oluyor? Bazıları için bir hazımsızlık meselesi."

TÜRK-ARAP HUSUMETİ YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR

"Birileri bu süreçte bir Türk-Arap husumeti yaratmaya çalışıyor."  ifadesini kullanan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkler ile Arapların arasını tekrar açmaya dönük bir kampanyaya dönüştürmeye çalışıyor. 'Türkiye, Katar'ın yanında duruyor, Türkiye asker gönderiyor' gibi. Bir kere bu oyuna gelmemek lazım. Bunun maalesef eski bir  tarihi var. Yani 'Araplar, Türkleri sırtından hançerledi, İngilizlerle işbirliği  yaptı, Osmanlı'ya ihanet etti.' söylemi uzun yıllar Türkler ile Arapların arasını açmak için kullanıldı. Buna tabii malzeme taşıyan yanlış politikalar İttihat  Terakki tarafından izlendi. Milliyetçilik akımının çok güçlü olduğu bir dönemde  Osmanlı tebaası isyan ediyor. Arnavutlar, Yunanlar, Araplar ediyor diye yola  çıkarak böyle bir perspektif geliştirdiler. Ama aslında bu baştan beri olgusal  olarak yanlıştı. Şerif Hüseyin isyanı sadece Hicaz bölgesinde meydana gelmiş, çok  sınırlı ve tamamen İngilizlerin bir operasyonu olarak hayata geçirilen bir  hadisedir."

ERDOĞAN'IN ALMANYA ZİYARETİ 

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'da  vatandaşlarla buluşma planı için de konuştu.  Kalın şunları söyledi: "Almanya ziyaretimizin öncelikli konusu G20 zirvesidir. Alman  Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel geldiğinde bu konuyu da konuştuk. Referandum  sürecinde yaşanan tatsız hadiselerin tekrar edilmemesi için Alman makamlarının  belirli bir sorumluluk ve olgunluk içerisinde hareket etmesi gerekir. Güvenliğin  sağlanması, salonlar... Şimdi biz tabii ona bakıyoruz. Böyle bir uygun ortam  oluşursa böyle bir toplantı yapılabilir. Tabii Hamburg'da yapılmayacak çünkü  orada G20 var. Onun kendine göre bir güvenlik ağı var. Vatandaşlarımızın orada bir sıkıntıya girmemesi için ama bir başka  şehirde olabilir. Daha kesin kararı verilmiş değil. Cumhurbaşkanımızın programına  bağlı olarak çünkü iki gün yoğun bir G20 programı olacak, olmayabilir de. Şu anda  hala o opsiyonları değerlendiriyoruz. Ama umarım Alman makamları şu referandum  sürecinde yaşadıklarımızdan dersler çıkartır ve daha yapıcı bir tutum içerisinde  olurlar. Şu anda direkt bizim temas edip, 'Şu salonda konuşalım' dediğimiz bir  şey yok. Ama yerelde bazıları araştırmak, sormak için girişim yapmışsa onu  bilemem."

SINIRA YIĞINAK

Sınıra yığınak konusuyla ilgili olarak da "Spesifik olarak Türkiye  şuraya giriyor, onun için şöyle bir yığınak yapıyor" yaklaşımının genelde  spekülatif kaldığına dikkati çeken Kalın, şöyle devam etti: "Sınırda şu bölgede bir ağırlık oluyor, hemen başlanıyor; 'Karşıda ne  var? Karşıda Tel Abyad var, Kobani var, şu var... Demek ki oraya hareket  düzenlenecek' deniyor. Öyle olmadığını görüyoruz. Burada da aslında farklı değil.  Türkiye, PKK ve DEAŞ ile aynı anda bu sınır bölgelerinde mücadele ediyor.  Dolayısıyla onun gerektirdiği güvenlik tedbirleri neyse bunlar alınıyor. Bu bugün  Kilis olur, yarın başka bir yer olur. Orada ihtiyaç neyse ona göre gerekli tedbirler alınır. Bunda çok olağanüstülük aramamak lazım. Biz özellikle Afrin bölgesinde, Tel Rıfat bölgesinde Hür Suriye  Ordusu'nun ve diğer muhaliflerin elinde olan bölgelere PYD'nin sızma-sarkma  harekatı yapmasına baştan beri itiraz ettik. Hatta geçen sene bazı bölgeleri  bombaladık. Çünkü PYD'nin oradaki amacı DEAŞ ile mücadele etmek değil. Şu anda o  bölgede bir DEAŞ tehdidi, mevcudiyeti yok. Tamamen bir alan kapma mücadelesi var." Kalın, PYD-YPG'nin yeri geldiğinde rejimle, Ruslarla, Amerikalılarla  iş birliği yaparak kendi alanını genişletmeye çalıştığını vurguladı. Bunun, meşru kabul edilen, beraber çalıştıkları muhaliflerin alanını daraltan, hatta bunları hedef alan operasyonlar haline gelebildiğine işaret eden Kalın, "Dolayısıyla  orada biz yine ulusal çıkarlarımız çerçevesinde ve Suriye muhalefetiyle  yürüttüğümüz çalışmalar çerçevesinde her zaman gerekli adımları atabiliriz"  dedi.

CHP LİDERİNİN İstanbul YÜRÜYÜŞÜ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İstanbul Milletvekili Enis  Berberoğlu'nun tutuklanmasına tepki olarak başlattığı yürüyüş ve CHP yönetiminin  iddialarına dair soruya ise Kalın, "Sayın Kılıçdaroğlu bugüne kadar böyle birçok  iddia ortaya attı. Hangilerini ispat etti, ona bir bakmak lazım. Bir muhalefet  liderinin ciddiyetiyle bağdaşmayacak iddialar bunlar. Bunu ispatlasınlar,  neredeymiş bu servet, bu para?" yanıtını verdi.Kalın, aynı şekilde "yargıya müdahale" iddiasının da ispatlanması  gerektiğini belirterek, "Hangi yazıyla, hangi kararnameyle, hangi dosyayla  ilgili, hangi davayla ilgili böyle bir müdahale yapılmış? Buyursunlar bunları ispatlasınlar" dedi. Bir başka CHP Genel Başkan Yardımcısının da bir iddia ortaya attığına  değinen Kalın, "Geçen hafta İstanbul'da yapılan medya iftarında güya Cumhurbaşkanımız talimatlar vermiş. 'Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünü görmezden gelin'  diye. Yine aynı şekilde buyursunlar ispat etsinler. Nerede söylenmiş bu? Ne zaman  söylenmiş? Ben başından sonuna kadar oradaydım. Ne böyle bir konuşma geçti ne  böyle bir gündem oldu. Kendileri gündem olamıyorsa bu onların sorunu. Faturayı  yine nasıl Cumhurbaşkanımıza çıkarttıklarını anlamakta zorlanıyorum. Türkiye'de  adalet noktasında bir arayış içindeysek burada hangi tehditlerle karşı karşıya  olduğumuzu doğru tespit ederek bu mücadeleyi vermemiz lazım." diye konuştu. Kalın, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) bu ülkeye, bu ülkenin başına  açtığı işlerinin ortada olduğunun, geçmişte adaleti, yargı sistemini, hukuku  nasıl manipüle ve istismar ettiklerinin herkesçe bilindiğinin, bütün bunlardan  ders çıkartarak bir adalet arayışı üzerine konuşulması gerektiğinin altını çizdi.

15 TEMMUZ’DA ANITLAR AÇILACAK

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, 15 Temmuz'un sene-i devriyesi  konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın direktifleriyle çok kapsamlı bir çalışma  yürütüldüğünü, bir dizi faaliyetin yapılacağını bildirdi.  Kalın, iki anıtın açılacağını, birisinin Külliye'nin hemen dışında yapılmaya başlandığını belirterek, anıtın rahatça ziyaret edilmesiyle ilgili  planlamanın da yapıldığını söyledi.Kalın, İstanbul'daki anıtın da Ankara'dakine benzediğini dile  getirdi.

Kalın,"İstanbul'daki anıtta Selçuklu geometrisinden faydalanıldı. Geçen  cumartesi günü Cumhurbaşkanımızla giderek incelemelerde bulunduk. Boğaza hakim,  köprünün hemen Avrupa tarafından gelirken çıkışında yer alacak. Etrafına  şehitleri sembolize eden 250 tane selvi dikiliyor, yürüme yolları olacak.  Şehitlerin isimleri o kitabelere yazılıyor” dedi.

EKONOMİK GELİŞMELER 

TBMM Genel Kurulunun tatile girdiğini anımsatan Kalın, uyum  yasalarının çıkartılmasının en önemli konu olduğunu ve buna ilişkin sürecin devam  ettiğini ifade etti. Halk oylamasının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, AK  Parti Genel Başkanı seçilmesinin de bir diğer önemli konu olduğuna değinen Kalın,  "Bu Türk siyasetinde yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bildiğiniz gibi 'partili  cumhurbaşkanlığı' aslında 1960'a kadar Türkiye'de olan bir şeydi. Daha sonra  değiştirildi. Bunun dünyada çeşitli örnekleri de var. Tabii Cumhurbaşkanımızın  liderlik vasıfları ve Ak Parti'nin kurucu lideri olması dikkate alındığı zaman,  bunun aslında yadırganacak bir şey olmadığını ve milletten büyük bir teveccüh  gördüğünü müşahede ediyoruz. Zaten referandum sonuçları da bunu göstermiştir"  dedi.  Erdoğan'ın genel başkan olmasının ardından AK Parti'yle olan  ilişkisini daha sistematik biçimde yürüttüğünü belirten Kalın, Erdoğan'ın MKYK,  MYK toplantılarının yanı sıra, iki grup konuşması yaptığını ve bunların da  düzenli bir şekilde devam edeceğini bildirdi.

TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ AÇISINDAN UMUT VERİCİ 

Kalın, ekonomik gelişmelere ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak,  "İlk çeyrekte yüzde 5'lik bir büyüme hakikaten Türk ekonomisinin yapısal gücünü  ortaya koydu. Bu çok sevindirici bir tablo. Biz ikinci, üçüncü çeyrekte de bu  ivmenin devam etmesini bekliyoruz. Tabii çevremizde yaşanan sorunları,  sıkıntıları düşündüğünüz zaman Türk ekonomisinin bu performansı sergilemesi  geleceğimiz açısından da umut verici ve şu ana kadar izlenen ekonomi  politikalarının ne kadar haklı ve isabetli olduğunu da teyit ediyor." diye  konuştu. İbrahim Kalın, Türk ekonomisinin çevre ülkelerdeki olumsuz gelişmeler,  PKK, DEAŞ ve FETÖ'ye karşı mücadelenin yoğun olarak devam ettiği bir dönemde  başarı trendini muhafaza etmesinin Türkiye'nin geleceği açısından umut verici bir  tabloyu ortaya koyduğuna işaret ederek, "Cumhurbaşkanımız bununla yetinmiyor.  Bildiğiniz gibi kendisinin zihninde 180 günlük bir eylem planı var. Yani yıl  sonuna kadar özellikle bürokrasinin, ekonomiyle ilgili olsun diğer alanlarda  olsun, yeni bir ivmeyle tekrar çalışmalarına hız vermesi için kendisinin  hazırlıkları var. Bunlar da inşallah zaman içerisinde peyderpey hayata geçecek."  ifadesini kullandı.

FETÖ ELEMANLARINA KAPILARINA AÇTILAR

15 Temmuz darbe girişiminde hayatını kaybedenlerle ilgili anma  programları ve firari FETÖ üyelerine ilişkin bir soruya ise Kalın, "Almanya'ya  'FETÖ üyelerinin iadesi amacıyla resmi talepte bulunulmadığı' iddiası doğru  değil. Adalet Bakanlığı üzerinden bir süreç yürütülüyor. Başvurular yapılıyor,  dosyalar iletiliyor" dedi. Kalın, bundan bağımsız olarak Türkiye'de darbe girişimine karıştığı  açıkça belli olan asker veya sivillerin iltica başvurusunda bulunduğunda Türkiye  ile iyi ilişkileri olan, darbe girişiminin nelere mal olduğunu görmüş ülkelerin  vermesi gereken tepkiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.  "Böyle bir şeyi neden üzerinize alırsınız? Bunun Türkiye ile Almanya  arasında sorun teşkil edeceğini görmez misiniz?" ifadelerini kullanan Kalın,  şöyle devam etti: "Sanki bunlar yokmuş gibi bu adamlara kapılar açılıyor. Avrupa'ya,  Amerika'ya, başka yerlere kaçarak rahat bir şekilde orada operasyonlarını yapmaya  devam ediyorlar. Bunun tersi olsaydı, Almanya'da darbe girişiminde bulunmuş bir  örgütün üyeleri Türkiye'ye kaçsaydı ve biz onlara kapılarımızı açıp, şu veya bu  gerekçeyle bu kişilerin burada rahatlıkla Almanya karşıtı kampanyalar yapmasına  göz yumsaydık Almanya'nın tepkisi ne olurdu? Veya Amerika'nın veya bir başka  ülkenin tepkisi ne olurdu?

Şimdi biz aynı tepkiyi gösteriyoruz. Bu tepkiyi gösterince 'Türkiye  çok agresif tepki veriyor' diyorlar. Bakın burada bu ülkenin demokrasisine, hukuk  sistemine kasteden bir darbe girişimi yapıldı. Bunu bu adamlar yaptı. Niye  kaçtıkları belli. Nasıl PKK hücrelerine kapılarını açtılarsa şimdi de FETÖ  elemanlarına kapılarını açıyorlar." Kalın, terörle mücadeledeki çifte standartlar ve ikiyüzlülük  meselesinin buralarda karşılarına çıktığını söyledi. Ne kadar Türkiye karşıtı grup, örgüt varsa Almanya'da devletin  imkanlarıyla, Türkiye aleyhinde faaliyetlerde bulunduğuna dikkati çeken Kalın,  buna Türkiye'nin tepki göstermesinin doğal olduğunu belirtti.alın, "O konudaki taleplerimiz son derece meşru ve bu mücadelemiz her  platformda devam edecek. Görünen o ki bir yandan bazı Avrupalı liderler 'Biz 15  Temmuz'un gerçek boyutlarını kavrayamadık' derken, diğer

YORUMLAR Üye Girişi

Bu Habere Yorum Yapılmadı. İlk Yorumu Siz Yapmak İster misiniz? 
Lütfen Resimdeki kodu yazınız
 

Bidünya Haber | Dünya ve Türkiye Gündemine uzak kalmayın. Tavsiye Formu

Bu Haberi Arkadaşınıza Önerin
İsminiz
Email Adresiniz
Arkadaşınızın İsmi
Arkadaşınızın E-Mail Adresi
Varsa Mesajınız
Güvenlik KoduLütfen Resimdeki kodu yazınız
Yukarı ↑